| ||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||
GALERYSİTEDE ARASON YORUMLANANLARSİTEMİZE ZİYARETLER!
|
Edep Hakkında05 Ocak 2012, 07:25 ihsan Kaya Zünnun Misrî (k.s.): - Ârifin edebi, bütün edeblerin üstündedir. Zira ona edeb öğreten marifettir. Hazret-i Ali’ den (r.a.); Resûlü Ekrem (s.a.)buyurdu:
- Beni Rabbim edeblendirdi, edebimi de üstün ve güzel eyledi. Gene buyurdular: - Kişinin çocuğunu terbiye etmesi, ona edeb öğretmesi her gün yarım sa' (1750 gram hurma ve saire gibi) sadaka vermesinden daha hayırlıdır. Süfyan-i Sevrî (k.s.) buyurur: - Güzel edeb, Allah Teâlâ’nın gazabını söndürür. Ebû Muhammed Harirî (k.s.) buyurur: - Yirmi senedir ayağımı uzatıp oturmadım. Dedim ki Rabbime karşı edebli olmak, benim için daha evlâdir. Ibn-i Abbas (r.a.) buyurur: - Bütün edeblerin başı, hem rahatlıkta hem de sıkıntı zamanında Allah Teâlâ’nın emirlerine uyup, yasaklarından kaçınmaktır. Yahya bin Muaz (k.s.) buyurur: - Kim, tam bir edeb ile edeblenirse, Allah Teâlâ’nın sevdiği, muhabbet ehli kimselerden olur. Ebû Imran söyle demiştir. - Dört güzel haslet ile üstün hale kavuştum. Besir bin Hâris'i rüyamda gördüm. Buyurdular ki: Dört haslete yöneldin, fakat edebi terk ettin. Hâlbuki edeb, en önemli iştir. Abdullah bin Mübarek (k.s.) buyurdu: - Edebden az bir şeye dahi çok muhtacız. İlimden çok şeye muhtaç olmamız böyle değildir. Buyuruldu ki: - Üç haslet vardır ki, bunlara sahip olan, mahrum kalmaz. Edeb ehliyle beraber oturmak, güzel edeb sahibi olmak ve başkasına eziyet etmemek. Abdullah bin Menâzil'a (k.s.) edeb hakkında sorulunca: - Çok çeşitli tarifini yapmışlardır, biz de deriz ki; Edeb, insanin nefsini bilmesi, tanımasıdır, buyurmuştur. Mahmud Sâmi Ramazanoglu (k.s.), edebi dolayısıyla ömrü müddetince iki dizi üzerine oturmuşlar, bağdaş dahi kurmamışlardır. Ibn-i Atâ' ya "edeb nedir?" diye sorulunca: - Müstahsenâta vukûfundur, râzı olunan beğenilen şeyleri yapmandır, buyurmuştur. Hızır (a.s.) bir kimseye söyle buyurmuştur: -"Allah’ım! Sana kulluk yapmam hususunda bana güzel edeb ihsan eyle," diye dua et. Hasan Basrî (k.s.): - Dünya ve ahirette kul için en faydalı edeb, dine bağlılık, dünyaya düşkün olmamak ve Rabbini tanımaktır, buyurmuştur. Beka bin Batû (k.s.): - Bir kimse ki bidayet ehlinin edebi ile, bu yola girerken edeblenmez ise son haddi bulanların makamına nasıl yükselir? İbn-i Atâ (k.s.)buyurdu ki; - Her kim edebden mahrum kaldı, cümle hayırlardan mahrum kaldı. Ebussûd b. Ebuasâir buyurdu ki: -Allah’ın sevgili kulları, yani veliler, vasıl olduklarına ancak edeble vâsıl oldular. Yoksa ne çok amel, ne de başka benzerleri ile değil. Adiyy bin Müsafir (k.s.): - Şu kimse ki; edebini, edeb öğretenlerden almaz; o kendisine uyanları fesâda götürür. Zünnun Misrî (k.s.): - Ârifin edebi, bütün edeblerin üstündedir. Zira ona edeb öğreten marifettir. Ibrahim Düsûkî (k.s.)buyurdu ki: - Veli kullar arasında, bid'ate saplanan tek kişi görmek mümkün değildir. Bilhassa onlar, dinî edebe, erkâna pek riâyet ederler. Ümmetlerin efendisi, Hazret-i Rasûl'ü (s.a.) izlerler. O'nun edeb kaynağı ise Kur'an'dır. Ebû Ali Dekkâk (k.s.)buyurur: - Edebi terk etmek ilâhî huzurdan kovulmağı icap ettiren bir sebeptir. Her kim padişahların önünde edebsizlik ederse kapıya, kapıda edebsizlik ederse ahıra bakmağa gönderirler. Seyh Ebû Ali Sakatî buyurur: - Edeb yolunu tutmadan büyüklerin sohbetinde bulunan onlardaki faydalardan, nazarlarında mevcud olan feyz ve bereketlerden mahrum olur. Onlardaki nurlardan kendisinde hiç bir sey zuhur etmez. Ibn-i Atâ (k.s.): - Edeb nedir? sorusuna: - Güzeldir, denilen şeyleri kollamaktır. - Bu nasıl olur? denilince, buyurdular ki: - Gerek âşikâr, gerek gizli, Yüce Allah'la olan muamelenin edebe dayanmasıdır. Böyle oldun mu (arabcayi hiç bilmeyen bir) âcemi de olsan edibsin. - Yirmi sene bile çalışılsa, edeb öğrenilmeden ilim öğrenilmez. Hayri Nisabûri (k.s.), edebe çok önem verirlerdi. - Muhabbet ehli, sevgi isinde, iyi niyete sahib oldukça edebleri artmağa baslar. Yusûf u Râzî (k.s.): - İlmi elde etmek istiyorsan, edebli olmalısın, buyurmuşlardır. Hikemül Atâiyye'den - Ey edeb isteyen, şan ve şeref; duâ ve taleb değil, ancak senin merzûk u hüsnü edeb olmak ligindir. Ebû Osman Nûrî (k.s.)buyurur: - Edeb, fukaranın mesnedi, zenginin ziynetidir. İmam Rabbanî (k.s.) buyurmuştur ki: - Bilesin, adâbdan velev ki bir edebi muhafaza, mekruhlardan velev ki tenzihî olsun bir mekruhu terk etmek, zikirden tefekkürden, murâkabe ve teveccühden çok daha efdaldir. Evet bütün bu zikir, fikir, murakabe ve teveccüh; şeriati mutahharanın ahkâmına riâyetle beraber, bir kimsede toplanırsa nûrun alâ nûrdur. O kimse hakikaten büyük bir kurtuluşa ermiştir. Ama bu da insanin yaradılış gâyesi olan ibâdet ve ubûdiyyete ihlâsla devam etmeksizin aslâ hasıl olmaz. (Adâb, Muhammed Abdullah bin Hâni) Mevlâna Hâlid Bagdâdî (k.s.) buyurmuşlardır ki: -İslâmiyet yolunda en önemli edebler şunlardır: İslâm dininin ahkâmına tam tâbi olmak. Genişlik ve darlıkta sabretmek ve bollukta tam şükretmek. Sünneti ihya etmek, bid'atlerden sakınmak, kırıklık içinde yani mütevâziyâne devamlı olarak Rabbine yalvarmak, yakarmak. Allah'tan başkasının hatıra gelmemesi için çok çalışmak, görmek gözün isi olduğu gibi, huzuru da kalbin isi melekesine getirmek, hatta kalbin dünya ve âhirete âid her şeyden yüz çevirip, hakîki mahbûb, yani gerçek sevgili olan Allah Teâlâ'dan başkasına bağlılığının kalmamasını sağlamak. Ebû Abdullah Nibbacî (k.s.): - Her seyin bir hizmet edicisi vardır, dinin hizmet edicisi de edebdir. Abdülkadir Geylâni (k.s.) buyurur: - Hizmet eden sonunda kendisi de hizmet edilen durumuna gelir. İtâat eden sonunda kendisi de itâat olunan kişi seviyesine yükselir. İkram eden sonunda ikram olunan kisi durumuna gelir. Allah'a yaklaşan yakınlaştırılır. Tevâzu gösteren yüceltilir. Kerem ve ihsan sahibi olmağa gayret eden şereflendirilir. Güzel edeb sahibi olan, Allah'a yakınlaşır. Güzel edeb, seni Allah'a yakınlaştırır. Güzel edeb, Allah'a tâatdir. Çirkin davranışlar ise ona karşı günahkârlıktır. Hazret-i Ali (r.a.)buyurur: - Himayen altındakilere iyilik yapmak istersen, onlara terbiye ve edeb ögret. Ebü'l-Mevâhib (k.s.) buyurur: İrfan sahipleri ile, ancak edeb tavrını takınarak oturunuz. Çünkü onlarla oturur iken edeb kaidelerine uymayan birçok kimseler, çok kere ilâhî dargınlığa uğradılar ve Hak yakınlığı dîvanından silindiler. İlâve ederdi: Edib geçinen (edebli olduğunu iddia eden) birini düşünün. Bu iddiası ile o, bir sofiyye terbiyesi görmemiştir. İste... hali anlatıldığı gibi olan kimse edîb olamaz. Gene buyururdu ki: - Tarikat tümden edebdir... Bir de, edeblendirmek. Yani, hem edeb sâhibi olmak, hem de başkalarını edeb sahibi kılmak. Şüphesiz bu yolun ehli, münakasa da ederler, ama Hak için... Hakdan yana. Onlar Hakkin sohbetinde otururlar. Onlar tam bir edeb sahibidirler. Gene edeb hakkında: Onun baslıca sirri, hudutlara riâyet Kalır mi insanda hak, gözetilmezse şâyet İstediğin insansa, onu edeble donat Edebdir insani, Hakka uçuran kanat. "Din edebdir" buyurdu ol Hz. peygamber Serpmişti arkasına edeb misali erler. Edeb, ihsan et Rabbim, sevdiklerin aşkına Eriyeyim edeble, dönüşeyim şaşkına. Edeb hakkında pek çok sözler söylenmiştir, aşağıya bunlardan bir kaçını alıyoruz: * Edeb; Evliyaullah’ın delili ve Allah'a kavuşma vesîlesidir. * Edeb; Hakka giden yolun azığıdır. Edeb her şeyin başıdır. Ruhun terakkisi ancak edeble elde edilir. * Edeble varan, lütufla döner. * İnsanla hayvan arasındaki fark, edebdir. * Edeb, aklin dıştan görünüşüdür. * Edeblerin anası, az konuşmaktır. * Edebi terk eden, ârif değildir. * Tasavvufun tamamı edebdir. * Hakiki güzellik, ilim ve edeb güzelliğidir. * Edeb; Şeytanı öldüren bir silâhtır. * Hakikatten maksad ancak edebdir. * Her şey çoğaldıkça ucuzlar, fakat edebi çoğaldıkça kişinin değeri artar. * Âdemoğlunun edebden nasibi yok ise, insan değildir. * Sofîlerin terbiye etmediği kimse, edebin hakikatini anlayamaz. * Edeb; Sünnet-i Resûlullah’a uygun hareket etmektir. * Edeb; Hâlik Teâlâ’nın sevdiği kullarına bahşettiği ilâhi bir tılsımdır. Cenâb-i Hakkin rızası, ancak edebli bir ubûdiyyetle elde edilir. 'İman nedir?" diye akildan sordum. Akıl kalbimin kulağına dedi ki: "İman, edebdir." (Mevlâna Celâleddin Rûmî)' Şair ne güzel söylemiş: Ehl-i diller arasında aradım, kildim taleb Her hüner makbul imis. İllâ edeb, illâ edeb Edeb; Bir tâc imis Nûr-u Hudâdan Giy ol tâcı, emin ol her belâdan. Bostânül-Ârifin'de söyle denilmektedir: İman beş kaleli bir beldeye benzer. Altın kale, gümüş kale, demir kale, hubûkel kale, kerpiç kale. Kalenin içinde bulunanlar kerpiç kaleyi koruyup gözettikleri müddetçe, düşman içlerine ulaşamaz. Kaleyi muhafaza etmeyi bırakırlar da, birinci kale düşman tarafından tahrib edilirse, ikinci, sonra üçüncüsüne göz dikilir ve sonunda bütün kaleler teker teker tahrîb edilmis olur. İman da böyle bes kal'a içindedir: Yakîn, Ihlâs, Farzlari edâ, Sünnetleri tamamlamak ve Edebi korumak. Kişi edebi koruyup, gözettiği sürece şeytanın onda ümidi kalmaz. Şayet edebi terk ederse o zaman şeytan, onun sünnetlerine, farzlarına, sonra da ihlâs, yakîn ve imanına göz diker. Binaenaleyh kişinin abdest, namaz, alış veriş ve sohbet gibi bütün islerinde edebi koruması lâzımdır. Su hususu iyice bilmelidir ki, şerîat ancak hükümlerden ibâretdir. Tarîkat ise mahza edebdir. Huzurdan kovulan, reddedilen kisi Iblis gibi, ancak edebe riâyetsizlik, edebsizlikden dolayı kovulur. İbn Sirin'a (k.s.); - Hangi edeb Allah'a daha çok yaklaştırır? diye sorulduğunda, cevaben: - Allah'in rubûbiyyetini bilmek, O'na taatle amel etmek, sevindirici şeylere hamd, üzücü hadiselere sabır, demiştir. Meşayihdan biri demiştir ki: - Kim nefis terbiyesi yapmadan, dünya ve 0âhireti tanımadan, sırf basit dünya menfaati için, gönül sahibi ve irşâda ehil olduğunu iddia ederse bununu cezası; Resûlullah’ in (s.a.) Miraç’ta gördüğü kadınların cezâsının kat kat fazlası olacaktır ki, bu kadınlar makaslarla göğüslerini kesmektedirler. Rasûlü Ekrem (s.a.) Cibril'e: - Bunlar kimdir? diye sorduğunda, Cibril: - Bunlar zina yoluyla çocuk dünyaya getirenlerdir, cevabini vermişlerdir. Abdülkadir Geylânî (k.s.) buyurur: - Mürşidinin huzurunda edebli ol. Az konuş, çok dinle. Zira böyle yapmak, senin öğrenmene ve mürşidinin kalbine yakınlaşmana sebeb olur. Güzel edeb, seni mürşidine yakınlaştırır. Kötü edeb ise uzaklaştırır. Sen ediblerle yâni yüksek edeb sahibi kişilerle düşüp kalkmadıkça nasıl güzel edeb sahibi olabilirsin? Sen mürebbî ve mürşidini tasvip etmiyor ve onun hakkında hüsn ü zan beslemiyorsan, hakkin yolunu, ondan nasıl öğrenebilirsin ki? Seyh Abdurrahman Sülemî Nisâburî (k.s.) buyurur: - Bir sofi için su iki şey gereklidir: Bütün hallerinde doğruluk üzere ola. Muamelesinde edebli dura. Süfyan Sevrî (k.s.), edeb'in ehemmiyeti hakkında: - Kur'an ve hadis ilmini isteyen kimse, önce, kendisine bir hazırlık yapsın. Bu hazırlık en az yirmi yıl edeb, görgü ve terbiye hazırlığı olsun. Evvelâ yirmi yıl edeble hareket... Sonra, Kur'an ve hadis ilmi buyurmuştur. Said bin Cübeyr (k.s.) buyurur: - Allah'a itaat edip (edeb gözleyen) emirlerini yerine getiren, onu zikrediyor, demektir. Onun verdigi emirlere göre hareket etmeyen, ne kadar tesbih çekerse çeksin, ne kadar Kur'an okursa okusun, zikretmiyor sayılır. İbrahim Hakki Erzurûmî (k.s.) buyurur: (Maarifetname'den) Ey Aziz! Edeb ehli demislerdir ki: - Muhakkak ki, barış ve savaş zamanlarında, uyuduğun saatlerde, diri ve ölü hallerinde, bir an bile senden ayrılmayan sahibin-ki o seni yaratandır, Mevla’ndır, Rabbindir, rızkını verendir. Hangi saatte sen Onu düşünür ve anarsan O seninle beraberdir, sen Onun huzurundasın. Nitekim Cenab-i Hak, beni zikredenin yanındayım, buyuruyor ve her ne zaman Ona karşı olan vazifelerinde bir eksiklik, bir kusur yaptığın için üzülür ve kalbin kirilirsa, sahibin o anda senin yanındadır ve koruyucundur. Nitekim Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri: - Kalbleri kirik olanların yanındayım, buyurmuşlardır. - Gece gündüz, bir an bile, Rabbinle baş başa kalmak ve ona yalvarışlarında duyacağın manevî zevki almaktan geri kalmayasın. Bunu yapabilmen için Mevlâ’nın huzurunda bulunduğun zaman riâyet edeceğin edebleri ve erkâni bilmek lâzımdır. Bunlar şunlardır: 1. Başını eğip, önüne bakmak. 2. Aklini toplayıp Allah’tan gayri olan bütün fikirleri zihninden atmak. 3. Tam bir sessizlik içinde bulunmak ve susmak. 4. Vücudun bütün azalarını sakin, rahat bulundurmak. 5. Emirleri yapmakta azimli olmak. 6. Yasaklardan sakınmak. 7. Hiç bir şeye itiraz etmemek. 8. Devamlı Allah Teâlâ’yı zikretmek. 9. Allah’ın büyüklüğü üzerinde düşünmeğe devam etmek. 10. Allah’ı her şeyden üstün tutmak. 11. Halktan ümidini kesmek. 12. Allah’ın heybet ve azameti karşısında yalvarışta bulunmak. 13. Haya (utangaçlık) içinde kirik bir kalple huşû içinde bulunmak. 14. Kazanma heveslerine dalmayıp, Allah’ın verdiklerine güvenmek. 15. Allah'a teslim olmak ve Ondan gelene razı olmaktır. Abdülkadir Geylâni (k.s.) buyurur: - Benim bir mürşidim vardı. Her ne zaman müşkilim olsa ve zor bir durumla karsılaşsam, hemen onu bana açar, mes'eleyi hal ederdi. Hiç bir zaman benim konuşmama lüzum bırakmazdı. Böyle olusu, benim ona karşı gayet hürmetkâr davranmamdan ve hüsn ü edeble hareket etmemden ileri geliyordu. Bizi tenvir eden büyüklerimize karşı daima hürmetkâr davranmış, hüsn ü edeble hareket etmişsimdir. Hazret-i Mevlâna Celâleddin Rûmî (k.s.) hazretlerinin edeb hakkındaki şiirleri: Efendi, bilmis ol ki edeb, İnsanın bedeninde ruhdur. Efendi edeb, Allah adamlarının Gözü gönlü nurudur. Âdem süflîden değil, âlem-i ulvîdendir. Yani bedeni ile topraktan yaratilmis ise de ruhu ile eflâkidir. Bunu anla, su dönen felegin dönüsündeki letâfet de edebdendir. Eger şeytanın başını ezmek dilersen, gözünü aç ve gör ki şeytanın katili edebdir. Âdemoğlunda edeb bulunmazsa o Âdem âdemoğlu degildir. İnsan ile hayvan bedenleri arasındaki fark edebdir. Gözünü aç da tamamıyla kelâmullah’a bak. Kur'an'ın bütün âyetleri, edeb ta'liminden ibârettir. İman nedir? diye akıldan sordum. Akil kalbimin kulağına dedi ki "İman edebdir" Ey Sems-i Tebrizî, sen sirri ilâhisin. Sus!.. Dünya gecesini aydınlatacak ışıkların En parlağı edebdir. Mümsad Deynûrî (k.s.) velilere karşı edebini söyle anlatır: - Hangi velinin huzuruna girsem; nesebimi unuturum... İlimden yana bos olurum. Marifet islerinde ise yokluğa bürünürüm. Bundan sonra da aksini yapanları söyle anlatırdı: - Bir kimse, her hangi bir şeyhin yanına giderken, kendine has hazla giderse, ondan alacağı hazzı kaybeder... Onu görmekle bir şey elde edemez. Onunla, sohbetten umduğunu bulamaz... Edeb erkânından istifade edemez. (Tabakatü'l-Kübra) Resûlü Ekrem (s.a) Hazretlerinin Edeb Ve Hayâsı: Resûlü Ekrem (s.a), örtüsüne bürünmüş bâkire bir genç kızdan daha edebli idi. Aşırı hayâsından, ömründe hiç bir adamı azarlamamış, yürürken sükûnetle yürümüş, hiç bir zaman kahkaha ile gülmemiştir. O devirde Arabistan'da ve diğer memleketlerde edeb ve hayâya riâyet edilmez, arablar çırılçıplak yıkanırlar, hatta Kâbe'yi çırılçıplak tavaf ederlerdi. Resûlü Ekrem (s.a) bu denaetten tiksinirdi. Hatta bu yüzden hamamlardan sakınılmasını emretmişti. Ancak peştamal kullanarak hamamlarda yıkanmağa müsaade etmişler, fakat bu müsaade kadınlara verilmemiştir. Allah’ın Resûlü, hayasından halk içinde, kalabalık yerlerde, çarşı ve pazarlarda yüksek sesle konuşmazdı. Hoşa gitmeyecek sözler söylemezdi. Yine hayâsından hiçbir kimsenin yüzüne dikkatlice bakmazdı. İnsanların görülmesini istemedikleri yerlerine ve kusurlarına bakmaz, görse bile görmezden gelirdi. Hazret-i Âise (r.a) validemiz Onun edep yerini asla görmediğini söyler... (Eş-Şamâilul'l-Muhammediye) Allah’ın Resûlü insanları hayâya teşvik eder, hayânın, imânın bir parçası olduğunu ifade buyurur, onları harama gitmekten sakındırırdı. Bir gün bir genç geldi ve Ondan zinâ etmesine izin vermesini istedi. Huzurda bulunan sahabiler, onu susturmak istedilerse de, O, "bırakın yanıma gelsin" buyurdu. Peygamberimiz (s.a), yanına gelen gence sırayla: "Bu kötülüğün anana, kızına, kız kardeşine, halana, teyzene yapılmasını ister misin?" diye sordu. Genç her defasında "Hayır, istemem" diye cevap veriyordu. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a)de: "İnsanlar böyle bir kötülüğün kendi akrabalarına yapılmasını istemezler" buyurdu. Ve elini gencin göğsü üzerine koyarak "Allah’ım, bunun günahlarını affet, kalbini ve edeb yerini haramlardan koru" diye dua etti. Bu genç bir daha böyle bir kötülüğe dönüp bakmaz oldu. (İbn Hanbel, 256-257 M. Zekâi Konrapa, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem) Bu yazı 10278 defa okunmuştur.
|
DİVAN-I AHMEDDivan-ı Ahmedi Okumak İçin Tıklayınız.. YÜKSEK LİSANS TEZİTASAVVUF KÖŞESİ
BAZI LİNKLER |
||||||||||||||||||
(c) 2016 www.husamiler.org / Mersin Alt Yapy: MyDesign - Dizayn ve Hosting: Ri-Mer Bili?im |